Başıma gelmeyenin Kalmaması!

          Şimdi size nasıl Naziler tarafından saldırıya uğradığımı anlatacağım, evet Nazi saldırısı mı dediğinizi duyar gibi oldum, hatta atma da diyorsunuz şu sırada ama evet Almanya'da 1998 senesinde Naziler tarafından saldırıya uğradım. 

          Gençlik değişimi ile gittiğim Almanya'da kaldığım gençlik otelinde, zamanın verdiği ergenlikle, tabi ergenliğin verdiği gerizekalılıkla, insanların hiç Türk sanmamasıyla övünüyordum. Her önüne gelen her ari ırkı, milleti sayıyor bir türlü Türk müsün demiyor, Türk olduğumu duyunca çok şaşırıyor, ama nasıl olur filan diyorlardı. Hatta başka bir Türk çocukla birbirimize girmiş, saatlerce ingilizce ve çat pat Almancayla telefon sırasında kavga etmiş, Türk olduğumuzu ikimiz de, telefon kulubesinde, karşılıklı aynı anda anne napıyonuz, ben iyiyim deyip ağlamaya başlayınca, anlamıştık!  Yanlız benim Türklükle imtihanım sabahları ortaya çıkıyor, diğer ırklar fişek gibi sabah 7 de kahvaltılarını yapmak üzere kalkarlarken ben hep geç kalıyordum. Bir türlü şu disiplini kavrayanamıştım. Nasıl yapıyorlardı bilmiyorum. Ben programımın olmadığı her sabah, kendimi son peynir tabağına göre ayarlıyor, program varsa da, uykuyu kahvaltıya tercih ediyordum. İşte elalemin gelişmiş milleti sabahın köründe çelik gibi yapıyordu kahvaltısını. 

               Bir sabah yine geç kalkmış, fakat bu sefer peynir tabağının kalmadığını görmüştüm, domuz etiyle bir sorunum yoktu, pizzanın, bilmem neyin içinde, bilmem ne çeşit yediğim halde, o sabah verilen sosis ve jambonlara bir türlü alışamıyordum, kokuyor, ağır geliyor, bir türlü yiyemiyordum. Orada çalışanlar yavaş yavaş bana alışmaya başlamış, ilk başlarda sinirlenseler de artık gülüyorlar, her seferinde bir daha geç kalmamam şartıyla kahvemi, tabağımı alıp keyfime bakıyordum. Fakat o sabah yeni bir genç çalışmaya başlamış ve ben sadece domuz tabağı var, peynir tabağı hazırlar mısınız ben yiyemiyorum diye ısrar etsem de, servisin kapandığını, ertesi gün erken gelirsem peynir tabağı yiyebileceğimi söylüyordu, arkada dilimlenmiş peynirleri görüyordum, ya nolur tabağa koysanız görüyorum, ya nolur orada işte nolur diye yalvarıyordum ama yok ! Her yolu deniyordum yok! Erken kalk tabağı al, servis kapandı, işimiz bitti, mesaiden sonra servise devam edemeyiz. 

               O sırada ne oldu ne bitti, bizimle ilgilenen Verona isimli kadın içeriye bir girdi, böyle nasıl bağırmak, "nasıl ona zorla domuz eti yedirirsiniz, o müslüman, size yiyemiyorum diyor, nasıl böyle bir şey yaparsınız, Türk, müslüman birine bunu nasıl yapıyorsunuz" ya diyorum yeter, yiyoz işte, ich habe kein problem damit, kein problem, jawohl, bitte das ist ok, ya ben aklıma ne geliyo Almanca söylüyorum, yok Verona benden daha ateşli, ortalığı birbirine kattı müslümana zorla domuz eti yediriyolar diye, sanarsın beni bağlamışlar, ağzıma ağzıma veriyolar domuz etini kahkahalar atarak, tamam yemesem de olur diyorum, yok adamlar özür diliyorlar, bilmiyorduk, keşke söyleseydiniz, ya özür diliyorum, sorun değil diyorum, kıpkırmızıyım, Verona hala susmuyor, neyse mosmor aldım tabağı, geçtim bir yer buldum, köşe de oturdum yiyorum ama boğazımdan zor geçiyo o derece, Verona bağıra bağıra gitti, gitti rahatladım. Böyle servistekilerle gözgöze gelecem diye ödüm patlıyo. Suçluluk da hissediyorum bi yandan, Adamlar da nasıl suçluluk hissetti, o peynir vermeyen çocuk diyo keşke söyleseydin, biz bilmiyorduk, anlamadık, özür diliyorlar, ben de diliyorum, geç kaldım benim suçum, siz haklısınız ama birbirinize be kibarlık ne sevimlilikler.

             Neyse, yerken, birileri beni izliyo hissine kapılıyorum ama kimse yok salonda, kafamı bi kaldırdım, punkçu tipli ergenler bi köşede oturup beni izliyorlar, bana bakıp bakıp aralarında konuşuyorlar, Romper Stomper tipli ergenler, ilk defa orada görmüşüm öyle tip, tam taşralıyım, bizim oralardan en fazla kotunu kalemle çizersin, delersin, marjinal olursun. Bunlar bana bakıyorlar pis pis, hah diyorum Verona sıçtın ağzıma, diyorum kalk da götüm götüm uzaklaş o da yemiyor, bir de tam bi babacanım ya, delikanlı, yiğitliğe de bok sürdürmüyom, ben de bakıyom, neyse yemeği bitirdim gözlerinin içine baka baka kalktım, ordan bi tip de benle kalktı, yürüyoruz tepsileri koyduğumuz yere gidiyoruz, zaman sanki yavaşlamış, sanki vahşi batı, kovboy filmi düello var, gözlerimizin içine baka baka, birbirinizin üstüne yürüyoruz, adım adım yaklaşıyoruz, ya diyorum ne yapacak ya, ne yapacak, naapaabilir yani? Tam yaklaştık birbirinize, aldı tepsiyi güldü önce bana ben de güldüm ama bişi olacak biliyom, kaldırdı tepsiyi, ayağıma fırlattı, sonra hepsi güldü, kaçabildim allahtan, tabak kırıldı yardı ayağımı ama çok küçük, böyle baş parmağımın üstünde, bi çizgi,  bi zarar gelmedi, ben bi bağırdım, herkes koştu, kaza oldu diyo, ya diyorum ne kazası gözüne baka baka attın, duydum kavgayı biraz önce ondan beri bakıyosun,  yok diyo ama gülüyo da, sinirimden ağlıcam, tokatlıcam, nasıl bağırıyorum ama nasıl, yanlışlıkla oldu kaza oldu dedikçe. Neyse, bana peynir vermeyen çocuk görmüş, dedi bilerek attı, allahım herkes indi aşağıya, Verona gelmesin tek derdim o, o gelse dünyanın tüm romper stomperları üzerime salınacak, neyse sonra özür dilediler filan, bunlar çıkartıldılar, böyle arada bekliyolar kapıda, ben arkadaşlarla girip çıkıyom, sağolsun Alman arkadaşlar yanlız bırakmıyor, sanki bişi olacak, neyse, yok oldular sonra.

           Sonra ben bunu anlatıyorum Alman arkadaşlara, ya yavrularım nasıl hassaslar bu konularda, özür diliyorlar, utanıyolar ya diyorum bir kaç salak ergen ya, size ne oğlum, siz mi yaptınız? milyonda bir denk gelir bu salaklar, o da bana denk gelir diyorum, her şeye üzerinize alınmayın, atalarınızı da çok takıyonuz diye akıl veriyorum bi de, bak benim tarih de kan dolu ama ben üzerime alınıyo muyum? çünkü ben kimseye bişi yapmadım? bireysel takılın, bi tek kendi sorumluluğunuzu alın üzerinize diye nasıl atıyorum, nasıl atıyorum... ama ben bunu anlatırım Nazilerin saldırısına uğradım diye de diyorum tabi,  Çok havalı ya!, hani bi kaç ergen diyodun diyolar, ya diyorum ırkçı saldırıya uğradım sonuçta, anlatıcam, müslüman ve Türk olduğum için saldırdılar,  sonra ordan tanımadığım bi Alman, yine Alman sanıp, bi soru soruyor Almanca? ya diyorum benim nerem Almana benziyor, ich kann nicht deutch sprechen, ich bin Turkisch und ich bin muslim, i esse keine schweine, arkadaşlar gülüyor adam şaşırıyor,  saygı duyarım da bana ne der gibi suratıma bakıyor, diyorum hast du fauer?




Yorumlar

Popüler Yayınlar